Çocukların küçük yaşlarda yeni bir dil öğrenme yetenekleri yetişkinlere göre, çok daha yüksektir.Özellikle Okul Öncesi Eğitimde, ikinci bir dil eğitimi çocuklara hem zihinsel hem de dil gelişimine katkıda bulunur.Bu nedenle İngilizce eğitimi programımızda önemli bir yer tutmaktadır. Programımız 3-6 yaş gruplarının ana dil gelişim sürecine paralel olarak verilmektedir.
İngilizce eğitimimiz "Bütünsel Dil Yaklaşımına" dayanmaktadır.Temel egitim programıyla eşgüdüm sağlayarak, çocukların gelişim ve öğrenme özellikleri göz önüne alınarak, yaş gruplarına uygun etkinlik ve oyunlarla desteklenir.İngilizce eğitimimiz yaş gruplarına bağlı olarak zaman dilimleri artarak devam etmektedir.
İngilizce eğitim programımız Total Physical Response(TPR)(Fiziksel Tepki) ve Task-Based(Aktivite Tabanlı) metotlar esas alınarak verilmektedir. TPR metodu ile çocuklar yönergeleri alır ve buna göre tepkiler vererek öğrenme süreci gelişir. Task-based ingilizce şarkılar, hikayeler, objelerle oynanan oyunlar, çeşitli flash kartlar gösterilerek karttaki nesneyi tanıma fırsatı verilir.Bu metotları esas alarak işitsel, görsel ve yaparak yaşayarak öğrenme süreci gelişir.
Nurşen Ceylan Anaokulun da ''Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi''çocuklarımızın kayıtlarıyla birlikte okula uyum ve oryantasyan sürecinde yanlarında bulunarak , okul-çocuk-aile işbirliği çerçevesinde veli ve çocuklarımıza yönelik çalışmalar yapmaktadır.Uygulanan çalışma test ve envarterler, çocuklarımızın sosyal, duygusal, bilişsel alanlarda desteklenmesi gereken gelişimleri,bireysel yetenek ve becerilerini keşfetmeye yönelik etkinliklerdir.
REHBERLİK HİZMETİ VERİLİRKEN BENİMSEDİĞİMİZ İLKELER NELERDİR?
*Objektif bakış açısıyla sorunlara yaklaşılır.
*Sistematik bir süreç olup, zamana yayılması gereklidir.
*Öğrencilerin yaşadıkları sorunları gerçekci bir bakış açısıyla görüp, uygun çözümler bulunması konusunda, öğrenciye destek olunmalıdır.
*Görüşmelerimizde gizlilik ilkesine önem verilir.
*Bireysel farklılıklar süreç içerisnde göz ardı edilemez.
*İnsana saygı an ilkemizdir.
*Gönüllülük v işbirliği esastır.
ÖĞRENCİLERE YÖNELİK ÇALIŞMALARIMIZ
*Öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusnda bireysel çalışmalar yapılır.
*Öğrencilerin ihtiyaçlrı doğrultusnda grup çalışmalrı yapılır.
*Sınıf öğretmenleriyle düzeli olarak iletişim halinde bulunulur.
*Okula uyum ve oryantasyon sürecinde uyum güçlüğü çeken öğrencilere okula alıştırma sürecinde destek olunur.
*Her öğrencinin yaşadığı kendine özgü sorunlara yönelik olarak planlamalar yapılmaktadır.İhtiyaçlar doğrultusunda gerekli görülürse özel ölçekler ve envarterler kullanılabilmektedir.
*Sınıf içi gözlemler ile öğrenciyi sınıf ortamında ve sosyal ortamda gözlemleyerek öğrenciyi daha yakından tanımak amaçlanmaktadır.
*Velilerimile randevu sistemi ile bireysel görüşmeler yapılmaktadır.
Çocuklarımızın toplum içinde sahip olunan saygı, sevgi gibi temel değerleri edinebilmeleri için anaokulumuzda ''Değerler Eğitimi'' verilmektedir.Her ay belirlenmiş olan Değerler Eğitimi konusu (sevgi, saygı, dürüstlük, paylaşma vb.) anaokulu Rehber öğretmenimiz tarafından tüm ay boyunca çeşitli etkinlikler ve görsellerle desteklenir.Eğiim programımız il birlikte velilerimizle paylaşılır.Bu şekilde çocuklarımızın sosyal hayat için gerekli değer yargılarını içselleştirmeleri sağlanır.
ÖZGÜVENLİ ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Çocukların eğitiminde en önemli faktörlerden birisi özgüvendir. Özgüven, çocuğun kendi benliğine duyduğu güven çerçevesinde hareket etmesidir. Çocuk, bu güven temelini öncelikle âilesinden almaktadır. 0-6 yaş grubunda bu güven duygusu büyük ölçüde şekillenmektedir. Çocuklar okula özgüvenlerini kazanmış veya yitirmiş olarak başlamaktadırlar. Okulda çocuğun potansiyelini tam olarak kullanmasında, derslerde başarılı olmasında, öğretmen ve çocuğun tutumundan çok âilenin geçmişte çocuğa karşı olan tutumu önemlidir. Anne-babaların çocukla kurduğu sağlıklı ilişki kadar, birbirleri ile olan ilişkileri de çocuğun özgüven duygusuna etki eder. Araştırmalar göstermiştir ki anne-babanın zayıf özgüvene sâhip olması ve birbirleriyle olan ilişkilerinin sorunlu olması çocuklarda özgüven probleminin kaynağını oluşturmaktadır. Özellikle yaşamın ilk yıllarında çocukların anne-babayla bağı çok kuvvetlidir. Anne- baba çok önemli bir model olduğu gibi onların sorunları da çocuklar için içselleştirilen bir olay hâlini alır. Sorunlu âilelerden gelen çocukların okulda kendilerini derse vermekte ve sosyalleşmede zorluk yaşadıkları saptanmıştır. Evdeki çatışmalar en aza indirilmeli, özellikle de problemleri çocukların yanında deşifre etmekten şiddetle kaçınılmalıdır. Çocuklar, anne baba arasındaki problemin boyutunu tam olarak kestirememekte ve kendi dünyâlarında abartılı olarak yorumlayabilmektedirler.
Çocuğun en fazla ihtiyaç duyduğu şey anne-baba tarafından sevilmek, benimsenmek, kabûl görmek ve onları etkilemektir. Bu duygulardan bilerek veya bilmeyerek mahrum bırakılan çocuğun özgüven problemi yaşaması kaçınılmazdır. Buradan hareketle, çocuklara küçük yaştan itibâren alâkanın koşulsuz olarak sunulması gerekir. Çocuğun yaşamında önemli bir yeri olan ebeveynin her hareketi, yüz ifâdesi, jestleri, mimikleri, konuşma biçimi, söylemleri çocuğa çocuğun önemi, değeri ve beklentiler hakkında mesaj verir. O sebeple çocukla kurulan ilişkiye önemle dikkat edilmelidir. Söylemleriniz ne kadar doğru da olsa, jest ve mimikler de karşı tarafa duygu ve düşünce yansıtmada etkin olduğu için çocukla kurulan iletişim bir bütün olarak ele alınmalıdır. Çocuğun herhangi bir konuda başarısız olması veya beklentilerinizi karşılamamış olması durumunda sizin onunla kurduğunuz diyalog ve beden dilinizin birbiriyle uyum içinde olması gerekmektedir. Anne-babaların çoğu çocuklarına baskı yapmadıklarını söylüyorlar. Bu doğru olabilir ancak davranışlar her zaman kelimelerden baskındır. Anne babanın yaşam biçimi çocukları sözlerden daha fazla etkiler. Çocuklar ebeveynlerinin her zaman doğruyu yaptıklarına inanırlar. Bu yüzden de ayrım yapmaksızın onların hareketlerini, tavırlarını, olaylara yaklaşım tarzlarını taklit ederler. Özgüveni zayıf olan çocukların anne babalarının özgüven duygusunun zayıf olduğu tespit edilmiştir. Çocuğunuzda özgüvenin zayıf olduğunu düşünüyorsanız öncelikle kendinizin özgüven duygunuzu ve çocuğunuza karşı olan tutum ve davranışlarınızı sorgulamalısınız. Ebeveyn kendi değerinden ve yeteneklerinden kuşkuluysa çocuklarından aşırı isteklerde bulunabilir; onları aşırı koruma, bazen de ihmâl etme eğiliminde olabilir.
Çocuğa aşırı baskı yapan, yüksek beklenti içinde olan anne babalar farkında olmadan çocuklarının özgüvenlerini zedeleyip tedirginliğe sebebiyet vermektedirler. Çocuk, anne babasının taleplerine karşılık verebilmek için çabalarken, aşırı paniğe kapılarak tedirgin olur. Yeteneksizlikle suçlanan çocuk bir süre sonra motivasyonunu da yitirerek başarısız olur. Aşırı korumacı yetiştirilen çocuklar kendilerini hiçbir konuda yeterli hissetmezler, dâimâ başkasının desteğine ihtiyaç duyarlar. Desteksiz kaldıklarında ise başarısız olacaklarına inanırlar, kendilerini boşlukta hissederler.
Aşırı korumacılığın yanısıra gözardı etme tutumu da çocuğu güvensizliğe iter. Çocuğun kendine güven duyması, bir faaliyette başarı sağlaması için anne- babası tarafından yüreklendirilmeye, desteklenmeye ihtiyâcı vardır. Önemsenmesi gereken şey ortaya koyduğu başarı düzeyi değil gösterdiği çabadır. Çocuğun gösterdiği her çaba bir kazançtır. İlk kez kendi başına çoraplarını giymeyi başaran çocuğu düşünün. Annesine seslenerek gururla ayaklarını gösterir. “Anneciğim! Bak çoraplarımı ne güzel giydim.” Anne bakar ve ters giydiğini fark eder. Eleştirel ve umursamaz bir ses tonuyla: “Çorapları ters giymişsin.” der. Bu tutum çocuğun kendisini aşağılanmış, incinmiş ve reddedilmiş hissetmesine yol açacaktır. Kendince ne kadar önemli bir iş başarmış olduğunu düşünen çocuğun annesi tarafından takdir edilmeyi beklerken eleştiri alması bir yıkımdır. Övgüye lâyık bulunmamış olmanın psikolojisiyle yeni bir işte başarılı olma isteğini ve kendine olan güven duygusunu yitirebilmektedir. Burada anne, çocuğun gösterdiği çabanın ne kadar önemli bir kazanç olduğunu tümüyle gözden kaçırmıştır. Bu ânın çocuk için önemini düşünebiliyor musunuz?
İlk kez çoraplarını bağımsız olarak giymeyi başaran çocuk, annesine kendisini ispatlayacaktır. Anne çocuğun başarısından etkilendiğini göstererek onu yüreklendirebilir ve çoraplarını doğru giymenin yolunu öğrenmesi için motive edilebilirdi. Çocuk bu olumsuz tutum karşısında aşırı mükemmeliyetçi bakış açısına da sâhip olabilir. Yapılan her iş çok mükemmel olmalı duygusuna kapılabilir. Aşırı mükemmeliyetçilik, çocuğun girişimcilik rûhunu zedeler. Her yaptığı işte mükemmeli yakalamanın koşul olduğuna inanan çocuk, her an mükemmeli yakalamaya çalışır. Yakalayamayınca da demoralize olur, pes eder.
Anne babaların hiçbir beklenti içerisine girmemeleri de özgüveni zedeler. Anne babanın tutumu, çocuğun kendisini iyi hissederek mücâdeleye girme isteğine yetecek ancak sıkılmasına yol açmayacak oranda olmalıdır. Çocuklara yaşına uygun olarak görevler verilerek sorumluluk duygusu kazandırılması, özgüven geliştirmede çok önemlidir. Çocuklar sorumluluk alacak ki kendilerini ortaya koyma, ispatlama şansı yakalayabilsinler. Burada önemli olan nokta, çocuğun yaşına ve kapasitesine uygun sorumlulukların verilmesidir.
OKULA GİDEN ÇOCUKLARDA ÖZGÜVENİN ZAYIF OLDUĞUNU GÖSTEREN İŞÂRETLER NELERDİR?
Özgüven zayıflığının iki türlü göstergesi vardır. Özgüvensizlik bilindiğinin aksine sâdece içine kapanıklık şekline kendini göstermez. Kontrolsüzlük de güvensizliğin bir göstergesidir.
Özgüvensizliğin, aşırı kontrol göstergesi ve kontrolsüzlük göstergesi olarak 2 şekli vardır.
Aşırı Kontrol Göstergeleri:
Utangaçlık ve içine kapanıklık
Aşırı sessizlik
Anne veya babaya aşırı bağımlılık
Asosyallik (Arkadaşlık kurmama)
Ürkeklik, cesâretsizlik
Sorumsuzluk
Karamsarlık
Tembellik
İsteksizlik
Öğrenilmiş çaresizlik
Motivasyon eksikliği
Kendini aşağı görme, değersiz hissetme, yanlış yapmaktan ve başarısız olmaktan korkma, dâimâ başkalarını memnun etmek için aşırı çaba harcama
Sık sık karın ağrısı hissi
Kontrolsüzlük Göstergesi:
Saldırganlık
Sinir patlaması (kriz), depresyon, iç çatışma
Obsesyon, anksiyete
Okuldan kaçma isteği, işbirliğinden kaçınma
Sık sık güvensizlik hissi
Sürekli birisine danışma isteği
Sevilip sevilmediğini teyit etme ihtiyâcı duyma
Hoş karşılanmayacağını bile bile ders yapmayı reddetme
Kendi hataları için başkalarını suçlama
Eşyâlarına değer vermeme
Dikkatsiz ve özensiz davranışlarda bulunma
Çevredekilere zorbaca davranma
Çocuklar hayatlarında en önemli kişiler olan anne babalarının etkisi altındadırlar.
* Anne babanın çocuğa yaklaşım tarzı, çocuğun özgüvenini şekillendirir.
ÇOCUKTA ÖZGÜVENİ ARTTIRMAK İÇİN YAPILACAK ÇALIŞMALAR
Başarının veya başarısızlığın çocuğun özgüveni üzerinde etkisi yoktur, anne-babanın gösterdiği tepkilerin önemi vardır. Çocuğuna değer veren, onu önemseyen, yüreklendiren anne babalar onların özgüvenlerini arttırırlar.
DRAMA
Oyun çocukların gelişim süresince diğer bireyler ile paylaşarak, taklit ederek gerçekleştirilen ve yaşamın temel dayanağı olan önemli bir etkinliktir. Yaratıcı drama; bir grup çalışması içinde, çocukların olgu ve olayları kendi yaşantılarından, gözlemlerinden yola çıkarak, yeniden düzenlemesi ve canlandırmasıdır.Drama etkinliklerinde çocuk "neyi"öğreneceğini değil, kendini özgürce ifade edebilmesi, yaratıcı bir kişilik geliştirmesi, bağımsız düşünebilmesi, işbirliği içine girmesi, olaylara çok yönlü bakabilmesi ve kendini tanıması açısından yaratıcı drama etkili bir eğitim yöntemidir.Drama süreci 3 aşamadan oluşur. 1-Isınma/ Hazırlık 2-Canlandırma 3-Değerlendirme den oluşmaktadır.
RESİM
Okul Öncesi Dönemde sanat eğitimi çocukların gelişimlerini ve yaratıcılıklarını destekleyen etkinlikler içermektedir.
Görsel Sanatlar dersimiz ile öğrencilerimiz çeşitli aletler tanımayı, kullanmayı, oranlar arasında ilişki kurmayı, renkleri, biçimleri ve dokuları tanımayı, karşılaştırma yapmayı, hayal gücünü kullanmayı, kendi yapabilirliğini tanımayı, çok boyutlu düşünmeyi, kendini sözel olarak ifade etmeyi amaçlamaktayız.
Bireysel çalışmalar, grup çalışmaları ve proje çalışmaları ile birlikte öğrencilerimiz keyifle görsel sanatlar derslerine katılım sağlarlar.
MÜZİK
Piyano&Gitar eşliğinde müzik ve Orff
Müzik eğitimi, grupla birlikte şarkı söylemek, çocuğun sosyalleşmesini sağladığı gibi sesini kullanmayı ve denetlemeyi keşfetmesini, uyum becerisini geliştirmeyi öğretir. Okulumuzda haftalık programa uygun şarkılar seçilerek müzik öğretmenimiz tarafından her hafta farklı enstrümanlar eşliğinde(Piyano, gitar, ritm aletleri) çocuklarımız eğlenceli şekilde şarkılar öğrenir ve keyifli vakit geçirirler.
JİMNASTİK-SPOR
Okul öncesi dönemde bir çocuğun iletişiminin temel aracı hareketlerdir.Çocuklar duygu ve isteklerini hareket yoluyla dile getirebilirler.
Okul öncesi dönemde spor ile tanışan çocuklarda temel hareketlerin gelişimi,küçük ve büyük kas motor gelişimi,kas koordinasyonunu destekler,bedensel farkındalığı geliştirir.Sistematik yapılan spor etkinlikleri ile çocuklarda hızlılık,güç,dayanıklılık gibi fiziksel gelişimler ve koşma,atlama,sıçrama,zıplama gibi motor becerileri gelişir.Çocukların sosyal becerilerini geliştirerek empati duygusunu diğer bireylerin haklarına ve özelliklerine saygı göstermeyi öğrenir.
ROBOTİK KODLAMA
Günümüzde yaşanan teknolojik gelişmeler, çocukların bu gelişmelerle daha çok içli dışlı olmasına neden olmaktadır. Ebeveynlerinde gördükleri cihazları merak etmeleri engellenememektedir ve eninde sonunda bu cihazlarla tanışmaları gerçekleşmektedir. Bilgisayar ve akıllı cihazların çocuklar üzerinde olan olumsuz etkileri düşünüldüğünde de ebeveynlerin bu konudaki endişeleri artmaktadır.
Çocuklar, okul öncesi dönemi itibariyle kodlama eğitimi almaya uygundurlar. Oyuncaklar ve mobil oyunlar sayesinde kodlamayla tanışan çocuklar, ortalama 10 yaşından sonra yazılım dili kullanarak kodlama yapma konusunda yeterliliğe ulaşmaktadır. Özel olarak tasarlanan ve geliştirilen oyuncaklar ve oyunlar, basit komutlar verilerek kodlamanın öğrenilmesini sağlamaktadır. Belli bir hedefe ulaşmak için gerekli olan adımları bulmalarını ve bunları adım adım işletmeleri, kodlamanın temelinde yatan bir olgudur. Bu oyuncaklar ve oyunlar da bu amacı yerine getirmek için bu şekilde tasarlanmışlardır.
SANTRANÇ
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE SATRANCIN YARARLARI
-Zihni ve Hayal Kurma Gücünü Geliştirir;
Çocuk oyun boyunca etkin bir düşünme pratiği içindedir. Hamle düşünür, oyun -kurgular, nasıl yanıt alacağını hesaplar ve bu canlı süreci oyun sırasında hep yaşar
-Dikkati Geliştirir;
Oyunda yüz yüze kaldığı ve kalacağı pozisyonlar olması nedeniyle, istemediği sonuçlarla karşılaşmamak için dikkatini oyuna ve hamlelere yoğunlaştırmak durumundadır
-Öngörüyü Geliştirir;
Geleceğe dönük, eylemleri ile oluşacak sonuçları hesap etmek durumundadır ” Eğer bu taşı oynarsam, yeni durumun bana yararı ve zararı ne olacak ?” sorusunu kendisine sorar.
Kapsamlı Düşünmeyi Öğretir, Buluş Yeteneğini Geliştirir;
-Satrançta her yeni hamle, aynı zamanda binlerce yeni seçenek ve olasılık demektir. Çocuk tüm satranç tahtasını ya da eylem alanını gözden geçirmek, alacağı her kararın varacağı farklı sonuçlarını hesap etmek ve pek çok hamle seçeneği içinden kendine en uygun olanı bulup seçmek durumundadır.
-Sabırlı Olmayı, Ölçülülüğü ve Soğukkanlılığı Öğretir;
SANAT
Sanat, insanla nesnel gerçeklik arasındaki estetik ilişki olarak tanımlanmaktadır. Nesnel gerçeklik sanatçıda estetik biçimlerde yansır. Sanat insana, topluma ve toplumsal yaşama sıkı bir şekilde bağlıdır. Sanatta öz ve biçim, ulusallık ve evrensellik, soyutla somut, duyusalla düşünsel iç içedir ve birbirinden ayrılamaz. Tolstoy; “sanat insanın bir zaman duymuş olduğu bir duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra aynı duyguyu başkalarının da duyabilmesi için hareket, çizgi, renk, ses ya da sö Çocuğun var olan yaratıcılığının geliştirilmesinde ilk basamağı oluşturan okul öncesi eğitim ve bu dönemde uygulanan sanat etkinlikleri büyük önem taşımaktadır. Çocuklar sanat çalışmasının anlamını keşfetmeye aktif olarak katıldıklarında entelektüel, sosyal ve duygusal yeteneklerini geliştirme fırsatı yakalarlar. Yeni dünya düzeninde yer alacak bireylerin sağlıklı, mutlu ve üretken olabilmeleri için okul öncesi eğitimde sanatın hazırlayıcı etkisi yadsınamaz. Her şeyden evvel çocuk, sanat etkinlikleriyle kendini keşfetme fırsatı yakalamaktadır. Duygularını ifade edemeyen çocuklar, sanat etkinlikleriyle kendilerini ifade etmekte, rahatlamakta ve özgün yeni ürünler oluşturarak kendini tanımaktadırlar. Okul öncesi sanat eğitimi incelendiğinde, çocukların sanatsal sezgi ve yaratıcılıklarını, öğrenme becerilerini ve algısal, bilişsel, duygusal gelişimlerini olgunlaştırdıkları görülmektedir